Halkın zekasına operasyon!
Fotoğraf: Envato
Cumartesi gece yarısından sonra, Mecliste “İç Güvenlik Paketi” görüşmeleri sırasında CHP ve HDP’nin protestolarını izleyerek kapattığı televizyonlarını pazar sabahı açanlar; generallerin arasına oturmuş; muzaffer bir komutan edasıyla bütün dikkatini, askeri harekatın izlendiği ekran olduğu anlaşılan “hedefe” çevirmiş, eliyle de tanklara “ileri” komutu veriyor gibi görünen Başbakan Davutoğlu’nun görüntüsüyle karşı karşıya geldiler.
Meğerse, TSK’ye bağlı, “kara ve hava unsurlarının” katıldığı, 500 küsur kişilik bir askeri güç, Suriye topraklarında bulunan Süleyman Şah Türbesi’ne 7 saat süren bir operasyon yapmış; buradaki “IŞİD’in eline düştü düşecek” denen askerleri, “kutsal emanetleri” ve Süleyman Şah’ın ve iki muhafızının cesedinden kalanları da alıp, oradaki türbe ve karakol binalarını da havaya uçurarak geri dönmüş!
Daha sabahın ilk saatlerinden itibaren yapılan açıklamalarda;
- Başbakanın, Harekatı komutanlarla Karargahtan yönettiği,
- Cumhurbaşkanının, Başbakanı ve komutanları Saray’ından izlediği,
- Cesedin Türkiye’ye getirilmediği ve Suriye Eşme’sinde Türkiye sınırına 200 metre öteye “yeni bir türbe” inşa edilerek gömüldüğü, dolayısıyla “toprak kaybedilmediği”,
- Türk Bayrağının daha eski türbeden indirilmeden Eşme’de göndere çekildiği,
- Harekatın bölgedeki “unsurlara” (PYD ve IŞİD olmalı) haber verilerek yapıldığı
- Süleyman Şah’ın naaşının geçici olarak Eşme’ye getirildiği, ortam uygun olduğunda yeniden eski yerine götürüleceği,
- Harekatın büyük bir askeri başarı olduğu… gibi ayrıntılara özellikle vurgu yapıldı.
Her ne kadar “ayrıntılara” böyle ve acele yer verilmesi hamasete başvurulması, harekatı yapanların büyük bir marifet olduğuna pek inanmadıklarını gösterse de Cumhurbaşkanı yayımladığı bir mesajla harekata katılan askerleri ve Genelkurmayı başarılarından ve gösterdikleri kahramanlıktan dolayı kutladı. Doğrusu, “Cumhurbaşkanı harekata katılan asker ve komutanlara birer kahramanlık madalyası verir herhalde” beklentisi olsa da, bunun ileri bir tarihe bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Beklendiği gibi CHP ve MHP, bu harekatın bir kahramanlık değil “bırakıp kaçma”, “Cumhuriyet tarihinde savaşmadan kaybedilmiş ilk yurt toprağı”… olduğu üstünden bir propaganda yürütseler de Hükümetin bunları pek umursayacağı söylenemez.
Çünkü Hükümetin, bu operasyonun gerçekleştirilmesinde belki bir yanıyla, konsolosluk çalışanlarının IŞİD’in eline düştüğü yeni bir “Musul faciası”yla karşılaşmayı göze alamamasıdır. Ama asıl amacın seçime doğru gitmekte olan “İç Güvenlik Paketi”ne tepkilerin yurt sathında yayılma eğilimi gösterdiği ve protestoların giderek de daha kitlesellik kazanma ihtimali karşısında halkın dikkatini “askeri operasyonlarla karışmış “dış bir tehdide” çevirmek olduğunu söylemek gerçeğin asıl önemli yanını söylemektir. Hele de işin ucunda askerler, silahlar, vatan-millet edebiyatına malzeme verecek hamasete dayanak olacak “unsurlar” varsa, bu her zaman sermaye hükümetleri için bulunmaz bir propaganda olmuştur.
Üstelik AKP Hükümetinin, gündemi provokasyonlarla yönetmeyi başlıca marifet edindiği dikkate alındığında bu sıradan bir askeri harekat olmayı aşmayan işin “Kahramanca bir askeri operasyon” olduğu propagandası, aslında halkın aklına, zekasına yönelik bir provokatif operasyon olduğu da gerçeğin inkar edilemez yanıdır. Çünkü böylece Hükümet, hem halkın dikkatini “İç Güvenlik Paketi”nin halka karşı saldırı olduğundan kaydırmak, hem de bu faşist yasa girişimine yeni bir gerekçe bulmuş olmaktadır.
Bu yüzden Süleyman Şah Türbesi’nin taşınma operasyonunun aslında bir “türbeyi taşıma” ve oradaki “askerleri kurtarmayı” aşan biçimde istismar edilmesini teşhir etmek, halkın, AKP ve Cumhurbaşkanının amaçlarına yedeklenmesini önlemek bakımından çok önemli olacaktır.
Bu elbette sözlü bir ajitasyonu aşarak, bugünlerde halkın “İç Güvenlik Paketi”ne tepkisinin yayılıp güçlendirilmesi etrafında şekillenen demokrasi ve özgürlükler mücadelesiyle birleştiği ölçüde başarılı olma şansına sahip olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00